BAŞKOMUTANLIK MEYDAN SAVAŞI

Ürer Konak Profil Resmi
Ürer Konak

BAŞKOMUTANLIK MEYDAN SAVAŞI

 Sakarya Savaşı zaferle sonuçlanmıştı... Yunan ordusu nun saldırı gücü kırılmış, geriye atılmıştı. Büyük kayıplar veren Yunan gülerinin yenilgisi İtilaf Devletleri arasında ayrılıklara yol açmıştı... Artık saldırı sırası bize gelmişti... Düşmanı Eskişehir - Seyitgazi - Afyonkarahisar kesimine kadar kovalayan kuvvetlerimizin, bütün ordu olmayıp yalnız süvari birliklerine destek olmak üzere ileri sürülen bazı tümenler olduğunu söyleyebiliriz, yani ordumuzun genel anlamda henüz taarruza hazır değildi... Ancak yarım önlemlerle yapılacak taarruzun, hiç taarruz etmemekten daha kötü olduğunu Mustafa Kemal çok iyi biliyordu... Çünkü o çok iyi bir stratejist, çok iyi bir kurmaydı...

       Türk ordusu yapacağı genel taarruza hazırlanırken, Mustafa Kemal savaş yapmadan, işleri barış yoluyla çözmek için Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal beyi, (Tangirşek) İngiltere ve Fransa başkentlerine yollamıştı. İngiliz, Fransız, İtalyan Dışişleri Bakanları bize ve Yunanlılara ateşkes çağrısında bulundular.

      Bize bildirdikleri barış koşulları Misak-ı Milli ile bağdaş mıyordu... Ayrıca İçişleri Bakanımız Ali Fethi Bey (Okyar) Paris ve Londra’da yaptığı görüşmelerden de bir sonuç alamadı. Ankara Hükümetimiz açısından diplomatik yolları kapanmış ve Yunanlılara karşı genel bir taarruza geçmek kaçınılmaz hale gelmişti.

      Atatürk, kesin sonuç alarak savaşı bitirmek istiyordu. Bir taraftan asker sayısını arttırmaya çalışıyor, bir taraftan da eğitime ve silah gücünün yükseltilmesine önem veriyordu.... Son derece sıkı ve aralıksız bir çalışma ile subaylar ve erler, büyük taarruzun gereklerini yapabilecek bir şekilde yetiştirilmeye çalışılıyordu. Bu amaçla tüm birliklerde her seviyede kurslar, talimgahlar açılmış, bol tatbikat ve manev ralar yapılmaktaydı. 10 Ekim 1921 den 1922 Ağustos’una kadar geçen 10 aylık süre, eğitim ve hazırlık için gerekli olanağı en geniş şekilde vermiş bulunuyordu...

      Büyük bir savaş tecrübesine sahip olan subaylar ve komutanlarımız, hem kendilerini, hem de erlerini bu süre içinde taarruza en iyi şekilde hazırlamışlardı. Çünkü taarruz edecek bir ordunun, karşısındaki düşmana insan sayısı bakımından üstün olması gerekir.

      Türk taarruzu strateji ve aynı zamanda bir taktik baskını şeklinde yürütülecekti. Bunun için güçlerimizin yığınak ve hazırlıklarının gizli kalması gerekiyordu. Bu nedenle tüm yürüyüşler gece yapılacak birlikler gündüzleri köylerde ve ağaçlıklar altında dinleneceklerdi.

28 Temmuz 1922 günü öğleden sonra bir futbol maçı düzenlendi Akşehir de. Ordu komutanları ve bazı kolordu komutanları çağrılarak görüşleri alındı. Mustafa Kemal, 30 Temmuz 1922 günü Genelkurmay Başkanı ve Batı cephesi komutanı ile yeniden görüştü. Taarruzun şekli ve ayrıntılar saptanarak Ankara ya döndü. Bakanlar Kurulunu bilgilendirdi... 20 Ağustos 1922 günü Batı Cephesi Karargahı olan Akşehir’e vardı. Taarruz hareketini büyük bir baskın şeklinde, planladığı için cepheye gidişini gizli tutmuş, birkaç kişi dışında tüm Ankara’dan gizlemişti. Ayrılacağını bilenler, sanki Ankara’daymış gibi davranıp, gazetelere onun Çankaya’da çay ziyafeti verdiğini de ilan edeceklerdi.

       Ordunun mevcudu arttırılmış, Yunanlılara hemen hemen eşit duruma getirilmeye çalışılmıştı. Ordudaki çeşitli piyade tüfekleri bulunan birlikler ihtiyatta (yedekte) bekletilecek, aynı cins tüfekler bulunan tümenler ön cephede bulunacaktı.

       Çeşitli önlemlerle (İstanbul depolarından kaçırma, Fransa ve İtalya’dan satın alma ve Rus yardımı) ordunun silah gücü büyük ölçüde arttırılmıştır.

İki ordunun güçlerini şöyle gösterebiliriz:

 

                        İnsan     Tüfek    Ağır Makn.    Hafif Mak.  Top   Kılıç

Türk Ordusu  186.900  98.596        839              2025        323   5286

Yunan Ordusu195.00  130.00        1002             3152        344   3000

 

       25 Ağustos 1922 sabahı Şuhut’tan savaşı yönetecekleri Kocatepe’nin güney batısındaki çadırlı ordugaha geldiler arkadaşlarıyla birlikte .... 26 Ağustos sabah 05.30 da top ateşiyle taarruz başladı. 26-27 Ağustos günlerinde yani iki gün içinde düşmanın 50 ile 30 kilometre uzunluğundaki cephelerini düşürdük. Yenilen düşman ordusunun tüm kuvvetlerini, 30 Ağustos’a kadar Aslıhanlar yöresinde kuşattık.

      30 Ağustos’ta yaptığımız savaş sonunda (Buna BAŞKOMUTAN SAVAŞI adı verilmiştir) Düşmanın ana kuvvetlerini yok ettik, esir aldık. Düşman Başkomutanı TRİKOPİS de esirler arasındaydı.

      Mustafa Kemal Paşa, 1 Eylül’de Türk Ordusuna “Ordular! İlk hedefimiz Akdenizdir. İleri! emrini verdi. Türk ordusunun ileri birlikleri 9 Eylül’de İzmir’e, 11 Eylül de de Bursa ve Gemlik’imize girdi. Batı Anadolu’da 18 Eylül’de Bandırmanın kurtarılmasıyla Yunanlılar temizlendi.

       15-20 gün gibi kısa bir zamanda 200 bin kişilik Yunan ordusu yok edilmiş, siyasi hedeflerimizin elde edilmesine olanak sağlanmıştır. Osmanlı Devletinden yeni bir Türk Devleti ortaya çıkmıştır. 26 Ağustos 1071 Türklerin Anadolu’ya girişidir. 26 Ağustos 1922 ise Anadolu’dan asla çıkmayacağımızın belgesidir.

Mudanya Mütarekesi ve ardından imzalanan Lozan Antlaşmasıyla da yeni kurulan “Türk Devleti” dünya devletlerince kabul edilmiştir.

       Büyük Zafer ulusumuza kutlu olsun... Şehitlerimizin ruhları şad olsun!

 

Kaynaklar :

1- Türk’ün Tarihi, Cumhuriyetin Faziletinde, Yrd. Doç. Dr. Ali Güler

2- Milli Mücedele, Ulusal Kurtuluş Savaşı Cilt I. Sabahattin Selek

3- Türk Inkılap Tarihi, Prof. Dr. Yılmaz Altuğ

4- Anadolu İhtilali, Sabahattin Selek

5- Gazi Mustafa Kemal Atatürk, İlber Oltaylı



Diğer Yazıları