ATATÜRK ÜN KİŞİSEL ÖZELLİKLERİ
Ürer Konak
ATATÜRK ÜN KİŞİSEL ÖZELLİKLERİ
Tarihimizin en karanlık günlerinde güçlü bir ışık gibi ortaya çıkan Büyük Atatürk’ün çevresinde toplanan pek çok kişi olmuştur. Bazıları onun peşinden gitmişler, Kurtuluş Savaşı’mızın, devrimlerimizin başarılmasında büyük görevlerde ve hizmetlerde bulunmuşlardır. Onu anlatanlar, yakınında bulunanlar, yerli yabancı gazeteciler, devlet adamları, siyaset adamları anılarında, yazdıklarında pek çok özelliğini belirtmişlerdir. Bu yazımızda tüm özelliklerini anlatmak mümkün ve haddim de değil… Değerli kaynaklardan, gazetelerden, okuduklarımdan bazılarını yazmak istedim…
Yurdumuza karşı, dünyanın herhangi bir yanından söylenen bir söze, tedirginliğe karşı hemen bir saldırışa geçer, tam zamanında fırsatı kaçırmazdı: Erzurum Kongresinin toplanacağı günler. Hazırlıklar yapılmış… O sırada Erzurum’da bulunan İngiliz Albay Rawlinson (kendisi İngiliz Lord Gurzon’un yeğenidir) toplantıyı önlemek için M. Kemal için görüşmek ister. Kendisi kabul eder. Konuşmalar sırasında Rawlinson : -Hükümetim bu kongrenin açılmasına izin vermez” der. M. Kemal : “-Ne hükümetinizden, ne sizden izin istemedik ki… Böyle bir iznin verilip verilmeyeceği söz konusu bile olamaz.” Der. Rawlinson: “-Kongreden vazgeçmez zor kullanarak kongreyi dağıtırız” der. M. Kemal’in kaşları çatılır: “-O halde bizde zorunlu olarak kuvvete karşı kuvvetle karşı koyar, milletin kararını yerine getiririz. Ne pahasına olursa olsun kongreyi açacağız” diyerek ayağa kalkar. “- Konuşmamız bitmiştir” der. Kibarca Rawlinson’a kapıyı göstererek yolcu eder. Ağzından tek kelime çıkmaz İngiliz Albay’ın, sapsarı bir yüzle basıp gider.
Başkalarına karşı yürekten bakma huyu yoktu. Gösterişi sevmez, övünmesini bilmezdi… Halkıyla olan bir toplantıda, bir genç ona şu soruyu sorar: “- Paşam sana diktatör diyorlar, ne dersin? Yavaşça gence eğilir, kırmadan şöyle der: “-Ben, diktatör olsaydım, sen bana şimdi bu soruyu soramazdın.”
20 Haziran 1935... Gladys Baker adlı gazeteciyle Dolmabahçe’de görüşür. Hitler’i ima ederek Atatürk’e neden diktatör diye çağrılmaktan hoşlanmadığını sorar. “-Ben diktatör değilim. Benim gücüm olduğumu söylüyorlar. Evet, bu doğrudur. Benim arzu edip de yapamayacağım hiçbir şey yoktur. Çünkü, ben zoraki ve insafsızca hareket etmek istemem. Bence diktatör, diğerlerini iradesine ram edendir (boyun eğdirendir). Ben kalpları kırarak değil, kalpleri kazanarak hükmetmek isterim”
Devlet işlerinde kayırma, torpile karşıydı. Göreve getirileceklerin değerli, göreve uygun olup olmadığına bakardı. Liyakat onun için çok önemliydi.
Mudanya’dan Bursa’ya giderken, iskelede kalabalık bir halk topluluğu çevresini sarmıştı. Bir kadın elinden bir kağıtla Atatürk’e yaklaştı. Ata’nın yolunu keserek titrek bir sesle: “-Beni tanıdın mı oğul? Ben sizin Selanik’te komşunuzdum. Bir oğlum var; Devlet Demiryollarına girmek istiyor. Siz onu alsınlar dediniz. Fakat müdür dinlemedi. Oğlumu yine işe almamış. Ne olur bir kerede siz söyleseniz” Atatürk’ün gözleri samimiyetle parladı. Elleriyle geniş hareketler yaparak, yüksek sesle : “-Oğlunu almadılar mı, dedi. Ben tavsiye ettiğim halde mi almadılar? Ne kadar iyi olmuş… Çok iyi yapmışlar… İşte Cumhuriyet böyle anlaşılacak… Kadın kalabalığın içinde kaybolmuştu. Atatürk heyecanlı bir sesle: - İşte Cumhuriyetten beklediğimiz netice …. Diyordu.
Gençliğin devrimlere bağlılığını, devrimleri korumasını, halkı aydınlatması gibi görevleri olduğunu söylerdi. Bu görevlerine sıkı sıkı bağlı kalmalarını her söylevinde ve konuşmalarında hatırlatırdı.
Balıkesir Halkevi’ni ziyaret ediyordu. Halkı ve gençleri dinledi. Etrafını saran gençlerden şu sorunun yanıtını istedi: “-Köylerde gidiyor, köylülerle ilişki kuruyor, devrimlerin anlamını, onlara da anlatmaya çalışıyor musunuz?
Derin bir sessizlik oldu bu çetin sorunun sonucunda. Bir genç kekeleyerek şu yanıtı vermeye çalıştı. “- Gitmek, ilişki kurmak istiyoruz… Fakat maalesef gidemiyoruz. Çünkü ödeneğimiz yok!
Türk devrimlerini yurtta kökleştirmek göreviyle sorumlu bulunan bu delikanlının yanıtı Atatürk’e yeterli gelmedi ki kaşlarını çatarak: “Ne demek? Dedi . Şeyh Efendinin ödeneğimi vardı?
Türk ulusundan olmak ve ona hizmet etmekle kıvanç duyar, en büyük saygıyı ulusuna ve meclisine gösterir, büyük bir yurt sevgisiyle “Ne mutlu Türküm diyene” diyerek sesi gök gürültüsünü andırırdı.
Hayalcı değildi, istediğini bilir, bildiğini yapardı. Yapamayacağı bir şeyi de istemezdi.
Bilime, bilim adamlarına önem verir, saygı gösterirdi. Ulusal çıkarlarımızı korumak için son derece titiz davranırdı. Eğitime, eğitimcilere önem verir, saygı, sevgi gösterirdi. Çok iyi bir asker, komutandı. Bu özelliğini yaşamında girdiği tüm savaşlarda cephelerde kanıtlamıştı. Suriye’de, Trablusgarp’ta. Balkanlar’da, Çanakkale’de, Doğu Cephesinde ve Kurtuluş Savaşı’mızın her safhasında göstermişti.
Seni ancak bu kadar anlatabilmeye çalıştım. Büyük Atatürk! Devrimlerinin bekçisi olan Türk Gençliği senin yolundan gitmeye devam edeceğine inanmaktayım. Ölümünün yıldönümünde rahat uyu. Ruhun şad olsun!
09 Kasım 2024, 15:54
30 Ekim 2024, 16:45
11 Ekim 2024, 17:03
16 Eylül 2024, 17:14
23 Kasım 2023, 14:27
25 Eylül 2023, 15:59
12 Haziran 2023, 15:04
18 Mayıs 2023, 17:23
10 Kasım 2022, 09:58
28 Ekim 2022, 17:32
06 Ekim 2022, 13:25
17 Mart 2022, 15:40
28 Ekim 2021, 13:02
02 Ekim 2021, 13:32
10 Eylül 2021, 12:45
30 Ağustos 2021, 09:37
09 Haziran 2021, 10:58
08 Haziran 2021, 14:25
24 Nisan 2021, 13:08
17 Mart 2021, 13:20
11 Mart 2021, 14:56
10 Kasım 2020, 10:40
28 Ekim 2020, 15:09
10 Eylül 2020, 15:25
28 Ağustos 2020, 11:13
23 Temmuz 2020, 10:25
30 Haziran 2020, 13:22
17 Mart 2020, 12:14
06 Mart 2020, 17:00
05 Mart 2020, 15:07
28 Kasım 2019, 11:01
27 Kasım 2019, 17:00
07 Kasım 2019, 16:32
30 Ekim 2019, 15:35
29 Ekim 2019, 15:17
26 Eylül 2019, 18:21
25 Eylül 2019, 18:35
24 Eylül 2019, 18:09
28 Ağustos 2019, 17:43
27 Ağustos 2019, 14:18
21 Temmuz 2019, 15:47
16 Mayıs 2019, 18:45
22 Nisan 2019, 14:40
17 Mart 2019, 16:42
11 Mart 2019, 15:24
17 Şubat 2019, 18:42
24 Aralık 2018, 14:09
12 Aralık 2018, 04:49
11 Aralık 2018, 16:10
11 Aralık 2018, 16:10
11 Aralık 2018, 16:10