CUMHURİYET ÖNCESİ – SONRASI

Ürer Konak Profil Resmi
Ürer Konak

CUMHURİYET ÖNCESİ – SONRASI

Bu günü daha iyi anlamak için geçmişi iyi bilmek gerekir. Bunu da doğru ve bilimsel görüşle yapmak doğrudur. Şu günlerde Atatürk Devrimleri, Cumhuriyet dönemi kazanımları sanki unutturulmaya çalışılıyor gibi

O günlerde hiçbir şey yapılmamış her şeyler yeni yapılmış veya yapılıyor gibi bir kanı yerleştirilmeye çalışılıyor topluma.

Osmanlı İmparatorluğu varlığını 1699 Karlofça Antlaşmasından 1922’ye kadar sürdürebilmesi, ulusal çıkarları onu yıkmayı gerektiren ama söz konusu yıkımın başkasına yararlı olmasından korkan ve mirasın paylaşımı konusunda aralarında anlaşmaya varamadıkları için Osmanlıyı yapay (suni) olarak hayatta tutanların eseri olmuştur. Fakat Avrupalıların gözünde; Boğaz’daki “Hasta Adam”a karşı açtıkları bir nevi “Haçlı Seferleri” diyebileceğimiz savaşlar sürdü gitti. 1. Dünya (Paylaşım) (1914-1918) Savaşından sonra erteleme olanağı kalmamıştı. Büyük sorun, imparatorluktan geriye bir Türkiye bırakılıp bırakılmayacağıydı. Avrupa’yı tarihçilerin çoğunun söylediği gibi Osmanlı 600yılda ülkeyi ne İslamlaştırmış, ne de Türkleştirmişti. Değişme ve gelişmeyi durdurmaya, yaşadığı toprakları, yönettiği toplumları değiştirmemeye çalışmıştı.

1920 de imzalanan Sevr Antlaşmasıyla imparatorluğa son verilmiş, bölge hakları bağımsız devletler olarak yeniden yaratılmak isteniyor, bize (Türklere) Orta Anadolu ile kuzeyinde geleceği hiçte güven vermeyen bir sığınma bölgesi bırakılmıştı. Amaç ortada bırakılan ulumuşumuzu tarihten silmek, yok etmektir…

19 Mayıs 1919 da Samsun’a çıkışla başlatılan, 22 Haziran 1919 ta Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülük ettiği Amasya Genelgesiyle Milli Mücadele ve Türk Devriminin temeli atılmış, başlangıcımız olmuştur. Sarayın ve hanedanın kurtarılması yerine “vatanın bütünlüğü ile milletimizin geleceği”nden söz edilmiştir. Ardından gelen Erzurum ve Sivas kongreleri, TBMM nin açılışı bu düşüncenin devamı niteliğindedir.

O’nun söylemiyle savaş başlamıştır. Ancak “Vaziyet ve manzara-i umumiye çok kötüdür. Ordumuz her tarafta zedelenmiş, koşulları çok ağır bir antlaşma imzalanmış, uzun süren savaşın sonunda millet fakir ve yorgun düşmüştür.”

O günlerle ilgili durumumuzu anlatan bazı göstergeler belirtmekte yarar var. Çünkü hangi koşullarda, nasıl bir Kurtuluş ve Cumhuriyete eriştiğimizi anlamak için bunları bilmekte yarar var sanırım.

Kişi başına düşen milli gelir 800-1000 kuruş

300 milyon altın dış borç

Yarı sömürge durumunda bir ülke

Sanayisi (ki ona da sanayi denilebilirse) nin % 60 dan fazlası azınlık ve kapitülasyonlarla haklar verilmiş yabancı ulusların elinde bir sanayii…

Küçük topraklarda, ilkel şekilde varlığını sürdüren, % 80 nin den fazlası kırsal alanlarda yaşayan bir köylü yurttaşlarımız.

Genç insan varlığını ard arda süregelen savaşlarda yitirmiş bir halk,

İğneden ipliğe, şekerden ilaca, her şeyini dışarıdan sağlayan bir ekonomi,

Demiryolları yabancıların elinde, kömür yabancıların işletiminde,

Yollarımız yok, var olanlar ham toprak, genişlikleri 3-5 m. Arasında,

Kapitülasyonlar nedeniyle yabancı okullar yurdun dört bir yanında,

Ordusu dağıtılmış, tersanelerine girilmiş, donanmasına el konulmuş,

Okuma-yazma bilenlerin sayısı %10 ları bulmayan yorgun, cahil bırakılmış, bitkin bir halk

Mali olanaklar son derece sınırlı… Öyle ki Erzurum Kongresi toplamak için gerekli olan 1420 lirayı halkın bağışlarıyla toplayabilmişlerdi. Mustafa Kemal kongre öncesi istifa ettiği için askerlikten sivil elbisesini bile bir arkadaşının giymediği elbiseden terziye yatırılmıştı.

Bu zor koşullar altında düzenli ordu kuruldu. Bir taraftan iç isyanlar bastırıldı, bir taraftan Ermeni, Pontuscularla savaşıldı… Bir yandan da Yunanlılar, Fransızlar, İngilizlerin kışkırttığı vatan hainleriyle savaşıldı..

17 Eylül 1921… Mazhar Müfit Kansu anlatıyor: “-Geçen hafta Kayseri’ye iki saatlik uzaklıktaki bir köyden, elindeki bastonuna dayanarak yürüyen, diğer elinde bir bohça taşıyan, isminin Gülsüm olduğunu söyleyen bir annenin nereye gittiğini, elindekinin ne olduğunu sorduğumda, Gülsüm Ana “Nereye olacak oğul! Kızımın çeyizinden şu don ve gömlekleri Kayseri’ye götürüyorum. Ben şahit anasıyım, fakat diğer askerlerde benim evlatlarımdır. Onlara vereceğim. Giysinler de dinimize, ülkemize saldıran düşmana karşı savaşsın, onları vursunlar, yensinler…

Milli Mücadele bu koşullarda kazanılmış bir zaferdir. Öz kaynaklarımıza dayalı, Türk Ulusu’nun özverisiyle kazanılmıştır. Cumhuriyetimize ve bağımsızlığımıza böyle ulaştık biz.

Barış yapılmış, mecliste bir takım sorunlar ortaya çıkmıştı. Ekim 1923 te bir hükümet bunalımı ortaya çıkmıştı. Bunu fırsat bilen Atatürk, Erzurum Kongresinden beri adını koyduğu “Cumhuriyet” rejimini ilan edilmesi gereğine karar verdi. 28 Ekim 1923 te bazı arkadaşlarını akşam yemeğine davet etti.

Davette; Fethi (Okyar) Bey, İsmet (İnönü) Paşa, Kazım (Özalp) Paşa, Halit (Karşı alan) Paşa, Rize Milletvekili Fuat (Bulca) Bey, Kemalettin Sami Paşa, Afyon Milletvekili Ruşen Eşref (Ünaydın) Bey’ler bulunmaktaydı. Yemek sırasında “Yarın Cumhuriyet ilan edeceğiz” dedi. Hepsi bu fikre katıldılar. Çankaya’dan kalan İsmet Paşayla birlikte kanun tasarısını hazırladılar. Ertesi gün yapılan konuşma ve tartışmaların sonucunda “Cumhuriyet” ilan edildi.

Türk Milleti; Cumhuriyet’i büyük uğraşlar sonucu inanarak, kanını akıtarak, el ele vererek birlik ve beraberlik içinde büyük Atatürk’ün önderliğinde gerçekleştirmiştir. Zor olanın kurmaktan çok, korumak olduğunun bilincinde olan Atatürk, bu değerli ve zor erişilen değerli mirası korumayı da şu sözleriyle “Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen Türk istiklal ve Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir… Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve sürdürecek sizlersiniz” diyerek gençliğe emanet etmiştir.

İnanıyor ve güveniyoruz ki Türk gençliği emanetini ne pahasına olursa olsun sonsuza dek koruyacaktır…

Kaynaklar :

1- Türk kimliği, Kültür Tarihinin Kaynakları, Kültür Bak. Yayını, 1993, Prof. Dr. Bozkurt Güvenç

2- Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Cilt II, Atatürk Araştırma Merkezi

3- Türk Devrim Tarihi, Bilgi Üniversitesi Yayını, Prof. Dr. Toktamiş Ateş

4- Atatürk’ten Anılar, İş Bankası Yayınları, Kemal Arıburnu



Diğer Yazıları